20 Aralık 2010 Pazartesi

Git-me

     Her zamanki sıradan hikayelerden biri belki bu yeni başlayan hikaye. Ama o da diğer tüm hikayeler gibi benim bir parçam ve değerli. Ne kadar sıradan dursada sıradan olmayan benim için.
     Küçük bir kız çocuğu, ufak bir etkilenme, kavga, etkilenme, anlaşamama, etkilenme, tartışma, etkilenme kopma ve ayrılma... Ardından gelen hüzün, hıçkırıklar, sessiz haykırışlar, bunalımlı geçen saatler-günler... "Git" demekle "Gitme" diyememek arasına sıkışmış duygular. Belli etmeden çekip gidenin arkasından üzülme ve sonunda herşeyin ufak bir yanlış anlamadan meydana gelişini fark etme. Atına atlayıp delicesine yetişme arzusu. Gidene "Gitme" demek için onu yakalamaya çalışma. Hızla at sürerken yüzünü yırtan, saçlarını savuran rüzgarla beraber suratına çarpan olaylar, yaşadığı tüm iyi-kötü anlar. Atı daha hızlı sürme. Nefes nefese kalması, ciğerlerinin parçalanacakmış gibi olması ve vücudunun her bir hücresinin tir tir titremesi umrunda bile olmama. Sonunda ona yetişme.
     Atından atlayan ve nefes nefese bir halde ona ilerleyen küçük kız. Arabadan inip ağır ağır karşısındaki küçük kıza ilerleyen küçük delikanlı. Bir süre birbirlerinin gözlerinin içine bakma. Yakından ama uzaktan. Sözlere bir şey dökülmeden dokunmaya korkma. Korkuyla, merakla ve heycanla kızın dudaklarından o sözcüğün dökülmesini bekleyen delikanlının gözleri umutla-hayal kırıklığına uğrama korkusu arasında kalmış. Ta ki... Ta ki kız o sözcüğü söyleyene kadar. O zaman delikanlının gözlerindeki her iki duyguda kaybolup yerini sevince bırakır. Küçük kız tek bir sözcük demiştir; "Gitme"...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder