Soğuk... Hava gerçekten çok soğuk. Güneş var, parlak bir gökyüzüyle birlikte. Gökyüzü o kadar parlak ki uzun süre bakamıyorsunuz. Ama hava keskin bir bıçak gibi sert ve soğuk.
Dışarının soğuk olması umrumda değilmiş gibi içim alev alev yanıyor. Aşık falan değilim ya da çok mutlu. İçim yanıyor çünkü aslını söylemek gerekirse feci derecede hastayım. Soğuk algınlığı...
Bir kaç gündür halsizlik, bitkinlik, bıkkınlık ve dalgınlığın sonunda beklediğim şey sonunda bana ulaştı. Bu sabah yataktan kalktığımda(ki aslında kalkamadığımda demek daha doğru) sesimi kaybetmiş olduğumu, burnumun tıkalı olduğunu ve gözlerimin kıpkırmızı bir şekilde yanıyor olduklarını fark ettim. Bir kaç saat sonra gerçekten yataktan kalkmayı başardığımda tüm bunların üstüne bir de baş ağrısı ve öksürük eklendi.
Biraz televizyon izledim, bilgisayarda oyunlar oynadım, kitap okudum ve bir kaç satır bir şeyler yazmaya çalıştım. Ama hepsi çok kısa sürdü. Hiç bir şeye kendimi tam olarak veremiyor yeni bir şeyler arıyordum. Sonra... Sonra diz üstü bilgisayarımı aldım kucağıma ve kendime bir blog oluşturaya karar verdim. Çok geçmeden kararımı gerçekleştirdim ve işte burdayım.
Kimse okumasada kendim için bir başlangıç yapmak istedim. "Ne zaman özgüvenim kendine gelecek?" sorusuna yanıt vermek için burdan başlıyorum. Yıllardır yazdığım (yazmaya çalıştığım da diyebiliriz) hikayeleri, romanları, oyunları paylaşmak için ilk adımımı atıyorum ve buraya yazıyorum. Yazmaya da devam edeceğim... Başta da dediğim gibi kimse okumasada ben buradayım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder