"The East"
Olay basit ve sıradandır. Ama çoğu insan böyle olayları sever. Biz insanlar acı çekmeyi, gururu, yalnızlığı, kendinden fazla karşındakini düşünmeyi severiz. Bunları hissetmeyi, hisseden birini görmeyi severiz. Tüm bu olumsuz özellikler sanki bize yaşadığımızı hissettirir. Hele bir de bu özellikler okuduğumuz bir kitapta, izlediğimiz bir dizi/filmde ya da seyrettiğimiz bir oyunda ise... Hayali karakterlerin yaşadığına daha çabuk inanmamızı, onları daha çabuk benimsememizi ve kabullenmemizi sağlar.
Kitabı okurken karakterimiz hiç acı çekmeden hayatını yaşıyorsa şöyle bir tepki vermemiz normaldir "Yok artık, işte böyle mutlu hayatlar sadece kitaplarda olur" der ve o kitabı bitirince elimize bir daha almayız belki de bitiremeyiz bile... Ama eğer o karakter çok zorluklar, acılar yaşıyorsa şöyle bir tepki bile verebiliriz "Yok artık, daha da neler her şey senin başına mı gelir be canım, kıyamam, oofff..." der ve devamında ne olacağını merak ederek bir solukta kitabı bitirebilir ve belki de uzun bir süre etkisinden çıkamayabiliriz.
The East böyle doğdu. Mükemmel insanların mükemmel olmayan hayatlarıyla... Her şey, her zaman masallardaki gibi olmayabiliyordu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder